YİRMİ İKİYİ UĞURLAMA YAZISI
Doğum günü yazımın üçüncü denemesiyle karşınızdayım. İlki o kadar melankolikti ki bütün bir yıl okuyup depresyona girmemden korkup yazmayı yarıda bıraktım. İkinci fazla hayalperest ve umutluydu, cümleleriyle tam anlaşamadık bu yüzden. Bu sefer ortasını bulmaya çalışacağım.
Yirmi ikinci yaşımın bana ne kazandırdığını sorsanız bir saniye bile düşünmeden “hiçbir şeyin sürekli olmadığını” öğrettiğini söylerdim. Bu aldığım yaşın özeti benim için tam olarak bu. Geride bıraktığım bu yaş bana ne düşünürsem düşüneyim, ne hissedersem hissedeyim ve ne yaşarsam yaşayayım bunun bir süre sonra mutlaka geçeceğini öğretti. Geçmez sandığım, içimde halledemem diye düşündüğüm her şeyin zamana bırakınca kendiliğinden geçtiğini gördüm. ( Tabii bunu biraz da “Damla büyüdün artık kızım, ne yaparsan kendin yapıyorsun. Sonuçlarına katlan ağlayıp sızlama” gibi cümlelerle kendimi telkin ettiğim için başarmış olabilirim.) Melankolik olan ilk yazımı yazmak için kağıdın başına oturduğumda ilk yazdığım cümle “Yalpalıyorum.” oldu. Yalpalıyorum çünkü büyüyor, değişiyor ve tüm bunlara uyum sağlamak zorunda kalıyorum. Geçen yıl benim için büyük bir olay sayılabilecek şeyler bu yıl önemsiz kalıyor, önceleri önemsiz bulup üstünde durmadıklarım şimdilerde aklımdan çıkmıyor. Masada var diye mutfağın önünden geçmediğim yemekleri sakince yerken hissediyorum büyüdüğümü. Daha önce bakmadığım şeyleri görüyor, dinlemediğim şeyleri anlıyorum. Anlamadığım şeyleri hazmetmeye çalışıyor, lazım olmaz diye bilmemezlikten geldiklerimi dolduruyorum hafızama. Dinlemekten kaçtığım şarkıları yürümeyi sevmediğim sokaklardan geçerken dinliyorum. Altından koşarak geçtiğim bulutların nemli öyküsünü besliyorum ruhumda. Eskisi gibi korkak atmıyorum adımlarımı. Bir şeyler uğruna deli gibi üzülsem de bir süre sonra neden üzüldüğümü bile anlamayacak duruma geleceğimi yaşayarak öğrendim.
Geriye dönüp baktığımda pandemi dönemine denk gelmesine rağmen yine de çok şey sığdırdığım bir yıl olduğunu fark ediyorum. Staja gidip “Nasıl ya, ben çalışmaya başlayınca hayatım hep böyle mi olacak?” sorusuyla yüzleşip depresyona girdiğim günler bile sığdırdım hatta bu yıla. Kendi kitaplarımda yer verdiğim karakterlere benzeyen insanlarla tanıştım, bana ilham olacak şarkılar keşfettim. Konsere gidemediğim için deyim yerindeyse ağladım ve konser kesitleri izleyerek kendimi teselli etmeye çalıştım. Spora başladım yaklaşık beş kez çünkü en fazla bir hafta devam edebildim. Havasını içime çekerken mutlu olduğum bir şehirde sayısız adım attım. Yeni arkadaşlar edinip bir sürü anı biriktirdim. Duygularımı, düşüncelerimi daha özgür bırakmayı öğrendim. En önemlisi biraz daha cesur ve kendim olmaktı. Ben yirmi ikinci yaşımda yaptığım hatalarla, aldığım kararlarla, gösterdiğim tepkilerle, korkularımla, yüzleştiklerimle, kabullendiklerimle, gurur duyduklarımla biraz daha kendim oldum. Uzun zamandır en çok sevdiğim yaştı sanırım (Laflara bak, sanki 53 yaşına giriyor.). Size yirmi ikinci yaşımın beni tanıştırdığı ve çok sevdiğim bir şarkıyı bırakıyorum, umarım siz de beğenerek dinlersiniz. Yazımı görür görmez çok sevdiğim bir kitap alıntısıyla bitiriyorum. Doğum günü kızı sizi en içten tebessümüyle uğurluyor. Yeni yazılarımda görüşmek üzere! 💐
“Hangi acıyla yaprak dökersek dökelim
İnsan kendini seveceği bir dünya buluyor…”
Şükrü Erbaş – Bağbozumu Şarkıları
Yorumlar (6)
Yeter
Yazından anlıyorum ki benim arkadaşım gerçekten büyümüş.. Karşımda artık daha cesur, atik ve özgür bir insan görüyorum…. Yeni yaşın sana mutluluk getirsin
birdamlayazar
Büyüdüm hatta biraz yaşlanmış hissediyor bile olabilirim 🥲 Böyle görmene çok sevindim, teşekkürler canım 🌸💜
Ryu_dequel
Bu yüzden yaşamımızda böyle aslında. Her şeyi çok çabuk ve bol bol yaşamak istiyoruz oysaki hep dozunu kaçırıyoruz bu yüzden mi mutsuzuz ? Kızılderililerin dediği gibi çok hızlı ilerliyoruz ruhlarımız geride kaldı onları beklemeliyiz. Ya da hızlı yaşa genç öl gibi..Hangisi bize göre sizce ? Hepimize bir “damla” hepsinden gerekiyor gibi, bazı kişiler bunu eksik yaşasa bile..
birdamlayazar
Hangisi bize göre tam olarak emin değilim ama ben hepsinden biraz yaşamanın doğru olduğuna inanıyorum. Bazen ruhlarımızı bekleyip sağlam yavaş adımlarla, bazen acelemiz var gibi. Hayat bizi farklı yollara götürüyor ve ne yazık ki her yolda aynı hızla gidilmiyor. 💫
DZY
Peki burada yazdığın yazı gerçek ruh halinin yansıması mı? Yoksa olmasını istediğin bir ruh haline bürünerek mi yazdın? Yoksa şu an ilk sildiğin yazı kadar depresif misin ya da ikinci yazın kadar umutlu ve hayallere kapılmış durumda mısın? 22 yaşını geride bıraktığın bu günde seni gerçekten ifade eden ruh hali hangisi? O fazla umutlu ve hayalperest cümlelerle anlaşamamanın sebebi umutlarım ya gerçekleşmezse ya da gerçekleşse bile kısa sürerse diye kaybetme korkun yüzünden mi? Yaşını özetlediğin cümle çok doğru. Hiçbir şey sürekli değil evet, mutluluk da üzüntü de. Ama o geçip giden duygular bize öyle değerler katıyor ki, tıpkı yediğin bir dilim meyvenin vücudunda gözle görülür bir değişim yaratmadığı halde bütün kanına yayılıp sana hayat olması gibi. Anıların bütün belleğine yayılıp seni sen yapıyor. Şimdi olduğun harika insana dönüşüyorsun. Olgun, zeki, anlayışlı ve hayat dolu. Çoğumuz 1 yılı küçümseriz. Kısa gibi gelir veya 1 yaş büyüğümüzü 1 yaş küçüğümüzü pek farklı görmeyiz. Ama bir düşünelim geçen yıl yaşadıklarını düşündüğün zaman şu ankinden o kadar farklı ki ruh halin, karakterin, duruşun. Hayal et, bu gün yaşadığın bir olaya vereceğin tepki geçen yıl ne olurdu? Bu geçirdiğin 1 yıl, daha önce dinlemediğin şarkıları sevmediğin sokaklarda dinlerken aslında hayatta her şeyin sevilmeye ve yapılmaya değer olduğunu farketme olgunluğuna eriştiğinin en güzel kanıtı. Yeni yaşın seni hayal ettiğin bulutlara, aşka, sevgiye, yeni dostluklara ulaştırsın birtanem…
birdamlayazar
Gerçek ruh halim tam olarak karışık. Beni bilirsin, en hüzünlü anlarda gülünecek bir şey; en gülünecek anlarda üzülecek bir şey bulurum. Her şeyden az az ama hiçbir şeyden tam olmayan ruh halimi sevmediğimi söylesem yalan olur. Bugün, 22. Yaşımı geride bıraktığım gün, hissettiğim şey hüzünlü bir mutluluk. Realist yanım fazla umutlu ve hayalperest cümlelerimle pek anlaşamıyor, iyimser yanım da melankolik cümlelerimden bunalıyor. Bir cephesine güneşin hiç uğramadığı, diğer cephesinin yaz kış güneş aldığı bir eve benzetiyorum ruhumu. Bazen delicesine hayal kurup gerçekleşeceğine inanıyor ve bunun için pes etmemem gerektiğini düşünüyorum, bazı zamanlar ise bu hayallerden korkup gerçekleşmezse beni üzer diye kaçıp saklanmak istiyorum. Dediğin gibi “hayatta her şeyin sevilmeye ve yapılmaya değer olduğunu farketme olgunluğu” bazı zamanlarda beni terk etse de onu hayatımda en çok tutabildiğim yaşımdı bu. Gerçekleşmemesinden korkup kaçtığım umutlarım biterse bile yanımda olacağını bilme hissi paha biçilemez. Güzel dileklerin için teşekkür ederim. Hep daha güzel günlere, seninle🥂🖤