OLMAK

Damla Nur Güney 16 Eylül 2020 15:40

Sesinden sakındığın kaç duygunun esiri oldun gecenin huzurlu karanlığında? Sesinin ulaştığı yerlerden sakladığın hangi duygunun pişmanlığını çektin günün yakıcı sıcağında? Çektin, yandın. Yanarak sönmenin ümidine kapıldı fikrin. Kapıldın, sularının seni söndüremeyeceği birkaç su birikintisine takıldı aklın. Takıldın, taktın. Kaçtın, kurtuldun. Yakalandın, yakaladın. Benzini sen döktün belki ama yanan kibriti atanı yakaladın. Yakalanmanın utancından mıydı korkun yoksa utanacak bir şey yapmadığına inandıramayacağından mı? Amacın yangını dışarıdan izlemek miydi yoksa mutlaka içinde kalacağını biliyor muydun? Kaldın, kaldırdın. O kaldıramaz dedikleri ne varsa cesur bir yürekle yükledin sırtına ve çıkılmaz denilen tüm yokuşlara değdi adımların. Değdin, belki hayalini kurmanın bile zor olduğu binlerce anıya değdi ömrün. Yaşadın, yaşattın. Yaşattığın herhangi bir şeyin karşına çıkacağı günün korkusu büyüdü kalbinde. Büyüdün, büyüttün. Öyle bir his olmaz denilen ne kadar his varsa arka balkonlara saklanan bir çiçek gibi büyüttün hepsini. Yeşermeye cesareti olmayan her ne varsa senin cesaretinle boyandı yeşile. Bazen sen onlardan cesaret aldın, bazen onlar senden. Aldı, aldılar. Yaşarken senden belki de çok şey aldılar. Bazılarını isteyerek sundun, bazıları gözünden kaçtı. Bazı zamanlar diye başladığın cümleler arttı, artırdın çünkü bu hayat eksilterek yaşanmıyordu. Sen bunu tattın.

Bir rüya gördün ve seni normal zamanda düşmeyeceğin uçurumlardan yuvarladı. Bir rüyadan uyandın ve hasretinde yanacağın ufak yangınları çığ gibi büyüttü. Bir kabus gördün, boyundan büyük aynaların en orta yerinden kırılmışçasına ayaklarına battı parçaları. Bir kuş sevdin, kanatlarına takıldı umutların. Bir kalem tuttun, dudaklarından aktı cümlelerin. Bir şiir okudun, son satırında kendini buldun. Bir şarkı dinledin, girişinde senden bahsettiler. Bir kitap okudun ve dönüp tekrar okuduğun bir cümlenin başına saklandın. Bir hayal kurdun ve ona bağlandın. Okudun, bazen okuduğun her satırda kendini bulurken bazen hiçbir kitapta yansımana dahi rastlamadın. Dinledin, bazı zamanlar dinlediğin her şarkı sana hitap ederken bazı zamanlar hiçbir ritme uymadı ruhun. Gördün, bakmakla kaldığın her şeyin inadına her şeyi gördün. Duydun, kulağına umutsuzca değip giden bütün cümlelerin son hecesine tutunup hepsini duydun. Bazen annesini gittiği pazarda kaybeden bir çocuk gibi korku doldun. Bayram sabahı gibi heyecanlanırken bir deniz kenarı gibi dizginlendi ruhun. Cılız bir ışık gibi ürkekken üzerinde bir zırh buldun. Yürümeye enerjin yok sanırken koşarken yoruldun. Geçirdiğin dakikaları değil, geçtiğin yolları kazıdın zihnine. Zihnin doldu, doldurdun. Her doluşta sen oldun.

hissetmek sohbet

Bir yanıt yazın

Yorumlar (2)

Alphard Avatar

“Kapıldın, sularının seni söndüremeyeceği birkaç su birikintisine takıldı aklın. “ ne güzel özetlemişsin insani duyguların akışını, sularının bizi söndüremeyeceği öyle çok su birikintisine takılıyoruz ki gün geliyor bu birikintiler bize okyanuslar dolusuymuş gibi geliyor, korkusundan kendi kendimizi için için söndürmüyor muyuz?