HAYATIN ZAMAN MEKANİZMASI

Damla Nur Güney 7 Ocak 2022 20:19

Birisi size yaşınızı sorduğunda cevap olarak söylediğiniz sayının size çok küçük ya da büyük geldiği oluyor mu? Kimliğinizde yazan o yılın getirdiği sayıyla hiç barışamadığınız zamanlara sahip misiniz mesela? Kendinizi tam yaşında hissediyor musunuz? Bir yıl ne kadar anıya tekabül ediyor sizin takviminizde? Ben hayatın zaman mekanizmasına bir türlü ayak uyduramayanlardanım. Neye başlasam, neye kalkışsam ya geç geliyor ya erken. Edindiğim hevesleri akreple yelkovanın arasına sıkışmış halde buluyorum bazen. Yapmayı planladıklarım ajandamın ilk sayfasında mahsur kalıyor bazı aylar. Dinlemeyi sevdiğim şarkıların sanatçılarını bulamıyorum konserlerde. İzlemeye bayıldığım filmler vizyondan kalkmış. Yirmi üç yaşında olduğumu söylüyor ama yirmi üç yaşında hissetmiyorum. Bazen on beşime gidiyorum bazen kırk beş yaşında biri oluyorum sanki. Geçirdiğim, bitirdiğim her yaş benimle birlikte ruhumda yaşıyor. Hiçbiriyle vedalaşamıyorum. Görmediğim, henüz bana uzak olan yaşlar bile bekliyor ruhumda benimle. Tek bir sayıyla ifade ediliyor ama tek bir sayıyla anlam bulamıyor yaşım. Bozuk bir zaman makinesinin içinde öylece beklediğimi hissediyorum bazen.

Bazıları otuz yaşında üniversite sınavına hazırlanırken bazıları yirmi beş yaşında üniversite okumak için geç kaldığını düşünüp her şeyden vazgeçiyor. Bazı insanlar hayatlarının aşkını ellisinden sonra bulurken bazıları yirmisinde bulamadığı için yakınıyor. Bazılarımız hayatını yirmili yaşların sonunda düzene oturtuyor, bazılarımız otuzlu yaşların sonunda hala kendi yolunu bulmaya çalışıyor. Bazı hobiler için geç kaldığımızı düşünüyor ve üstüne düşmüyoruz. Geç kaldık diye yazılmadığımız o kursta yaşı bizden daha büyük olan insanları görünce başlıyor pişmanlığımız. Önümüzdeki sene başlarım diye ertelediklerimiz gittikçe ertelenip kayıyor elimizden. Garip bir zaman mekanizması var hayatın. Herkese farklı işliyor. Herkesin takvimi kendine göre düzenleniyor, farkında olamıyoruz. Geç kalma, erken gitme hissini atamıyoruz çoğu zaman üstümüzden. Yaşıtlarımızda ya çok başarılı ya başarısız insanları göz önüne alıyoruz ya da onları sıradan hayat yaşayan ve eğlenmeyi, gezmeyi iyi bilen olarak ayırıyoruz. Başkalarının başarısı ya da başarısızlığı, başkalarının yaşına neler sığdırdığı bizim mutsuzluk/mutluluk sebebimiz oluyor. Neden? Çünkü kendi takvimimize değil koparıp attığımız takvim yapraklarına bakıyoruz. Gelecekten korkuyor, geçmişe sığınmak istemiyoruz. Heveslerimizin, uğraşlarımızın bir şekilde elimizden kaymasını izliyoruz. Onları yolcu ederken ya “daha önce yapmalıydım” deyip geçmişe gönderiyoruz ya da “daha sonra yaparım” deyip geleceğin bilinmez kollarına atıyoruz. Aklımızdan geçen çılgınlıklar için ruhumuzu yaşlı buluyor, bazı şeyleri yapacak kadar çocuk olmadığımızı düşünüyoruz. Yapılması gereken şeyler için gerekli cesareti içimizde bulamıyor ve suçu zamana atıyoruz.

Takvimim değişiyor. Aylar, yıllar geçiriyorum kendimle. Hangi yılı hangi yaşamak isteyip yaşayamadıklarım temsil ediyor, hangi günler hayallerin peşinden koşmak için yeterince cesur hissetmedim hiçbirini net hatırlayamıyorum ama içimden kopup gelen bir şeyi özgürce yaptığım zamanları hiç unutmuyorum. Yine de neredeyse her zaman kendimi ya ileride ya da geride hissediyorum. Dedim ya hayatın zaman mekanizmasına ayak uyduramayanlardanım diye. Siz de öyle misiniz? Çok sevdiğim birinin beni tanıştırdığı birkaç cümleyle yazımı bitiriyorum.

Bundan yirmi yıl sonra yapmadığınız şeylerden dolayı, yaptıklarınızdan daha fazla pişman olacaksınız. Demir alın ve güvenli limanlardan çıkın artık.. Rüzgarları arkanıza alın, araştırın, hayal edin ve keşfedin.

Mark Twain

Unutamayacağımız yarınlarda yine buluşmak üzere! 🍻

birdamlayazar blog sohbet

Bir yanıt yazın

Yorumlar (0)

Bu yazıya ait yorum bulunamadı. İlk yorumu sen yapmak ister misin?