Bir Fincan Sohbet : Kendini Bulma Sanatı
Bir fincan sohbetin üçüncüsünden herkese selamlar! Yazmaktan en çok keyif aldığım konseptle uzun zaman sonra karşınızdayım. Umarım henüz içecek kahveniz ya da çayınız var çünkü bugün benimle içmenizi istedim. Yukarıya çok sevdiğim ve bu yazıyı okurken bize eşlik edebileceğini düşündüğüm bir şarkıyı bırakıyorum, umarım siz de seversiniz.
Bu yazıyı, bu konuyu yazmama sebep olan şey aslında birkaç gün önce yakın arkadaşımın beğenip not aldığı bir kitap alıntısını görmem (buradan kendisine bolca sevgiler gönderiyorum). Kitabı okumamama rağmen denk geldiğim birkaç satırlık kısmı beni öylesine etkiledi ki birkaç gün zihnimin içinde döndü durdu. Kitabı merak edecek olanlar için : “Samuel Beckett – Hiç İçin Metinler”.
“Nereye giderdim, gidebilseydim eğer, kim olurdum, varolabilseydim eğer, ne derdim, bir sesim olsaydı eğer, kim konuşuyor böyle, ben olduğumu söyleyerek? “
İlk karşılaştığımız andan beri dönüp duruyorum kelimeler arasında. Yıllarca aynalardan kaçan birinin bir su birikintisinde kendine yakalanması gibi biraz. Kaçarken yakalanmak, hangi kaçış sonsuza kadar gider ki zaten? Birkaç satırda birkaç soru geçiyor ama cevaplasak binlerce sorunun cevabından uzun olacak. Cevaplar uzun olacak ama bizim cevaplamaya cesaretimiz yetecek mi? Bulabilecek miyiz kendimizi son cümlemizin herhangi bir ögesinde?
Gidebilseydiniz eğer, nereye giderdiniz? Bir bilete, bir araca gerek olmadan koşarak belki uçarak gitme şansınızın olduğu ilk dakikada nerede bulurdunuz kendinizi? Birilerinin yanında mı alırdınız soluğu yoksa birilerinden kaçmak için soluk soluğa yalnızlıklara mı koşardınız? Tüm özleminizi yanınıza alıp kırgınlığınızı, kızgınlığınızı, inadınızı her şeyi geride bırakıp görür görmez ruhunuza ilaç olacak birinin yanı başına mı gitmek isterdiniz, yoksa yine de cesaret edemez miydiniz? Tek bir yere gidebilme şansınız olsaydı gidemediğiniz hangi yer kalırdı aklınızda? Gidemediğimiz bütün yolların, görünmeyen manzaralarına takılıyor ruhumuz. Atılmayan bütün adımların yorgunluğunda halsizleşiyor zihnimiz. Bilmiyoruz, bilsek bazı yolların her zaman açık olmayacağını, belki hiç beklemeden koşacağız.
Var olabilseydiniz eğer, kim olurdunuz? Kimsenin dediklerini duymadan, insanların yüzüne, sesine yansıyan düşüncelerini görmeseydiniz yine de çekinir miydiniz onlardan? Fikirlerinizi, hayallerinizi yok sayabilmeyi öğrenemeseydiniz aynada gördüğünüz kişi başkası olur muydu? Bir su birikintisinin berraklığındaki yansımanız kızar mıydı size yine? Kim olurduk, ne yapıyor, ne söylüyor olurduk gerçekten olsaydık eğer?
Bir sesiniz olsaydı eğer, ne derdiniz? Kime, kimlere duyurmak isterdiniz ilk? Kalabalıkların, denizlerin, çöllerin arasından sıyrılıp gideceğini bilseydiniz cümlelerinizin ne söylerdiniz? Kimsenin karışamayacağı, kısamayacağı, kesemeyeceği bir sese sahip olsaydınız ilk kendinize seslenmez miydiniz? İlk hangi satırlara koşardı ruhunuz? Hangi noktalama işaretinde dinlenirdiniz? Belki de durmak dinlenmek bilmeden dağları denizleri aşardı sesiniz, olsaydı eğer.
“Kim konuşuyor böyle ? Ben olduğumu söyleyerek.” Kimin hayatına uyanıyoruz her sabah? Kimin rüyasını elimizin tersiyle itiyoruz geceleri? Kimin fikrini sahipleniyor, kimleri seviyoruz? Sahi kendimiz için, kendimiz olarak mı yaşıyoruz? Yoksa zorunda olduğumuz için mi katlanıyoruz yaşamaya? Gerçekten tanıyor muyuz kendimizi? Siz kendinizi nerede, nasıl bulduğunuzu düşünüyorsunuz? Yoksa halen arıyor musunuz? Kendini bulabilmek, hem de arıyorken. Kulağa çok büyüleyici geliyor. Samuel Beckett yukarıya bıraktığım alıntının devamını şöyle getirmiş : “Yanıt verin yalnızca, biri yanıt versin yalnızca.” Umarım hiç kimsenin yanıt vermesine gerek kalmadan kendimizi buluruz çünkü insanın kendini bulduğu vakit hiçbir şeyi aramaya ihtiyacı kalmıyor.
Her satırında, her sorduğum soruda durup düşünerek devam ettiğim bir yazıydı. Umarım her cevabınızda kendinize dair bir şeyler bulabilirsiniz. Yazımı bitirirken bir alıntı daha bırakmak istiyorum.

Umarım ileride bir gün bugünleri hatırladığımda bu cümleyi söyleyebilirim. ” Kendimi aradım.”
Sevgi ve sağlıkla kalın. 💖
Yorumlar (4)
Alphard
Kim olurdum bilmiyorum, ne söylerdim bilmiyorum, nereye giderdim onu da bilmiyorum sanırım aramak, arayışta olmak bu sorular için yola çıkmak, yolda olmak, kendi benliğine olan bu yolculuk işte soruların cevabı bu caniçim ve sevgili Samuel
birdamlayazar
Ne güzel bir bakış açısı, söylediğin gibi belki de bütün cevaplar sorularda gizlidir. 🌼
Serdar neçirvan
Felsefe der ki; önce kendini tanı,sonra çevreni daha sonra daha geniş yelpazeyi.. tanımaya kendinden başla. Ve bu yazınızda ben aramaya başladım,kendimi. Bir patika misali yol gösterdiniz bana,sorular sorarak bulacağım benliğimi ve benliğimin istediğini..
birdamlayazar
Yol gösterebildiysem ne mutlu bana, umarım bulacağın tüm cevaplar seni sana kolayca götürür! 💫